Stoacılık Felsefe Notları
STOACILIK
➢ Kıbrıslı Zenon tarafından M.Ö 300 yılında kurulan bu felsefe okulunun diğer temsilcileri; Kleanthes,
Panaetios, Poseidonos, Cicero, Epiktetus ve Marcus’tur.
➢ Sistemlerini üç disipline ayırmışlardır. Bu disiplinler, mantık, fizik ve etiktir.
➢ Başlangıçta Kiniklerin anlayışından etkilenmişlerdir ancak Stoacılar kendi anlayışlarını Kiniklerin
anarşist anlayışından uzaklaştırmışlardır.
➢ Stoacıların önemli iki kavramı logos yani akıl; phusistan yani doğadır. Doğa ile aklı birleştirmeye
çalışmışlardır. Panteist bir anlayışa sahip olmuşlardır. Bu anlayış İbni Arabi ile birlikte vahdedi vücut
kavramı ile İslam’da kendine yer yapmıştır.
Stoaclıkta Bilgi Kuramları
➢ Stoacılar mantığa Aristoteles’ten sonra en çok katkıda bulunan okuldur. Mantığı rasyonel düşünme
olarak ifade eden Stoacılar, diyalektik konusunda Aristoteles yerine Platon’un görüşlerini
benimsemişlerdir. Stoacılar’a göre diyalektik ve retorik akıl yürütmenin iki temel ögesidir ve
varlıkta bulunan şeylerin doğasını, birbirleriyle ilişkilerini, sebep ve sonuçlarını anlamamızı sağlar.
➢ Stoacılara göre insan zihni doğuşta boş bir levhadır yani tabula rassadır. Ancak bu tabula rassa
imgeleme, kategorize etme, şema oluşturma, şeyler arasındaki ilişkileri görme, sebep-sonuç
bağlantıları kurma gibi akıl yürütme yetilerine doğuştan sahiptir. Doğuştan sahip olunan bu yetiler
dışarıdan alınan duyumları tabula rassaya işleyerek insan zihninin gelişimini ve olgunlaşmasını
sağlamaktadır.
➢ İnsan zihni izlenimler oluşturma kapasitesine doğuştan sahiptir ancak bu kapasitenin kullanılması
için duyumlara ihtiyaç vardır.
➢ İzlenimler sonucunda genel ideler oluşur ve bu genel ideler yanlış olamazlar. İzlenimler yoluyla
tümel yargılara ulaşılır. İnsan ulaştığı tümel bilgilerle evreni anlamaya başlar. Aynı insandaki akıl gibi
evrenin de bir aklı vardır. İnsan kendi aklını aslında evrenin aklını anlamak için kullanır. İnsan
aklının amacı evrenin nesnel bilgisine ulaşmaktır.
➢ Stoacılar rasyonel bir aklın varlığını kabul edip İdealar dünyasının varlığını kabul etmeyerek tüm
evrenin insan duyumları ve aklı ile algılanabilen içinde yaşadığımız maddesel dünya olduğunu
savunmuşlardır.
➢ Stoacılar oluşturulan tümel yargıların öznel tümel yargılar olduğunu ifade ederek Platon’un aşkın
tümel dünyasını ve Aristoteles’in nesnel tümel anlayışını reddetmişlerdir.
➢ Stoacılar ruhun onay verdiği algının doğru algı olduğunu ifade ederek, doğruluk için stabil ölçütler
belirlememişlerdir. Çünkü evrenin ruhu ile insan ruhunun bir bütün olduğunu, evrende doğru olan
bir şeyin insan ruhunda yanlış olarak algılanamayacağını ve bunun tersinin de olamayacağını
düşünmüşlerdir.
Stoaclıkta Metafizik Görüş
➢ Stoacılara göre evrendeki tasarım ve güzellikler bir Tanrı’nın varlığına işaret eder. Tanrı, evrenin
aklıdır demişlerdir.
➢ Stoacılar Tanrı’yı maddesel olarak düşünmüşler ve Tanrı’yı oluşturan maddenin ateş olduğunu
ifade etmişlerdir. Tanrı doğası gereği çok ince bir maddedir ve her türlü şekli almaya uygundur. Her
şey ondan güç alıp ondan gelir ve yine ona döner demişlerdir.
➢ Stoacılar akıllı Tanrı’nın evrenin her bir parçasını mükemmel bir sebep-sonuç ve amaç ilişkisiyle
tasarladığını ifade ederek evreni canlı bir organizma olarak düşünmüşlerdir. Tanrı’nın da bu evrenin
dışında olmadığını, evrene içkin olduğunu ifade ederek panteist bir çizgide durmuşlardır. Ancak
determinist mekanik evren görüşünü kabul etmemişlerdir.
➢ Stoacılar kötülük problemini ilk kez irdeleyen filozoflar olmuşlardır. İki çözüm üretmişlerdir.
Bunlardan birinde varlığın özünün iyi olduğu kötülüklerin de az miktarda olup ancak iyiliğe katkı
sağladığı anlayışıdır. Diğeri de her şeyin zıddıyla var olduğu, eğer kötülük olmasaydı iyiliğin de var
olamayacağı anlayışıdır.
Stoaclıkta Etik Anlayış
➢ Stoacılar evreni bir organizmaya benzetmişlerdir. İnsanı da bu organizma içerisinde varlığını
sürdüren bir parça olarak görmüşlerdir. Stoacıların etik anlayışının temelinde insanın doğaya,
evrenin yasalarına uygun yaşaması vardır. İnsanların kendi iradelerini evrenin ortak aklı olan
Tanrı’nın iradesiyle uyumlu kılması gerekliliğini ifade etmiştir.
➢ En büyük erdem bilgeliktir. Bilgelik de insanın doğaya uyum sağlamasıdır. Evrenin yasalarının
zorunlu kıldığı durumlarla mücadele etmek yerine ona uyum sağlamak gerekir. Bize acı veren şeyler
olsa da onu doğanın bir gereği olarak görüp olabildiğince olumlu karşılamaya çalışmamız gerekir.
Marcus: ”Mutluluğunuz düşüncelerinize bağlıdır.” demiştir.
➢ İnsan acıları olgunlukla karşılarsa ancak o zaman özgürlüğe ulaşmış olur. Aynı zaman insan
istikrarsız ve dengesiz duygularını kontrol ederek iradesini onlardan bağımsız kıldığı zaman da
özgürleşir. İnsanın hem doğa karşısında hem kendi nefsi karşısında özgürleşmesi her ikisini de
tanıyarak bilgeliğe ulaşmasına bağlıdır.
➢ Hayat, ölüm, sağlık, hastalık, haz, acı gibi şeyler kendi içlerinde iyi veya kötüdürler. İnsanların bunları
ahlaken değerlendirmekten uzak durması insanı özgür ve mutlu kılar.
➢ Epiktetos’a göre insanın elinde olmayan bazı şeyler vardır. O bazı şeyler doğrudan Tanrı’nın
iradesine bağlıdır. İnsan da Tanrı’dan gelen şeylere katlanmalıdır. İnsan üzerinde kontrol
sağlayamayacağı şeylere kayıtsız kalmalıdır. İnsan kendi tutku ve davranışlarını kontrol etmelidir.
Epiktetos’a göre ilahi aklın bizim için seçtikleri şeylerin bizim seçtiklerimizden daha hayırlı
olduğudur. İnsan böyle düşündüğü takdirde her daim mutlu olur.
Stoaclıkta Toplum ve Siyaset
➢ Stoacılar, evrenin ortak aklının ve yasalarının, insanlar ve madde için geçerli olduğu gibi toplumsal
yasalar için de geçerli olduğunu ifade etmişlerdir.
➢ İnsanlar arasında zenginlik, makam, ırk, kültür gibi farklılıkların insanları ayırmaya yetmediğini
savunarak bir kardeşlik anlayışı geliştirmişlerdir. Farklı farklı devletler ve yasalar yerine tüm
insanların uyum içerisinde yaşayabileceği ortak toplumsal yasaların olması gerektiğini
düşünmüşlerdir. Bu tek bir dünya devleti anlayışı Roma İmparatorluğu’nun amaçlarıyla uyumluluk
göstermiştir.
➢ Stoacılar insanlar arasında sınıfsal farklılıkları reddederek tüm insanların eşit olduğunu
savunmuşlardır.
➢ Özgürlüğün politik özgürlükten ziyade akli ve iradi özgürlükle alakalı olduğunu, tutkularını kontrol
edebilen birinin gerçek özgür kişi olduğunu söylemişlerdir. Bu anlayışa göre tutkularını kontrol eden
bir kölenin aslında özgür, tutkuları ile hareket eden bir kralın aslında köle olabileceğini ifade
etmişlerdir.
➢ Stoacılar bilgeler tarafından yönetilen evrensel bir devletin var olmasını savunmuşlardır.
Uygulamada ise monarşiyi benimsemişlerdir.